23 Kasım 2014 Pazar

Asırlık öğretmen, mesleğin sırlarını anlattı!

97 yaşındaki Saadet öğretmen, okuldan okula koşarak genç meslektaşlarına mesleğin sırlarını anlatıyor.

Öğretmenlik mesleğine gönül veren ve 42 yıl hizmet eden Saadet Berna, 97 yaşında hala okuldan okula koşarak genç meslektaşlarına “model öğretmen” olmanın sırlarını anlatıyor.
Atatürk’ün naaşının Dolmabahçe’den Haydarpaşa’ya getirilirken onu havadan takip eden uçağı kullanan pilot eşi Turgut Berna’yı gururla, kalbi delik olduğu için kaybettiği 21 yaşındaki kızını gözleri dolarak ansa da oğlunu ve torunlarını düşünerek kendini mutlu edebilen güçlü bir kadın Saadet Berna.

Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden 97 yaşındaki Saadet Berna, iki yıl önce de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Türkiye’den “aktif yaşlı” seçilerek ülkeyi temsil etti.
Dört çocuklu bir ailenin en küçük kızı olarak dünyaya gelen Saadet Berna’nın hem annesi hem de babası öğretmen.

Öğretmen olabilmek için çok uğraştığını anlatan Saadet öğretmen, ortaokulu okuduktan sonra Eskişehir Lisesine devam etmek istediğini ancak kız olduğu için alınmadığını anlattı.
Saadet Öğretmen, babasına okula devam etmek için çok ısrar ettiğini belirterek, “Babam ‘üç kardeşin daha var, farklı bir şehre gönderemem masraflı olur’ dedi. Bir sene ağlayarak geçirdim çünkü okumak istiyordum. Sonra bu isteğimi bilen Eskişehir Lisesi’ndeki Öğretmenler Kurulu’nun önerisiyle 1934’de İstanbul’daki Çapa Öğretmen Okulu’na gönderildim” diye konuştu.
“Dünyaya bir daha gelsem yine öğretmenlik mesleğini seçerdim”

Atatürk ile ilgili anılarını gözleri dolarak anlatan Saadet Öğretmen, bir gün Atatürk’ün eğitim gördüğü okulu ziyaret ettiğini onu yakından görmenin kendisini çok heyecanlandırdığını söyledi.
Atatürk’ün ülkenin düşmanlardan temizlenmesinin ardından öğretmenlere “Türkiye’nin geleceğini siz kuracaksınız”, genç subaylara da “siz de memleketi koruyacaksınız” sözleriyle seslendiğini aktaran Berna, bu nedenle Atatürk’ün her iki mesleğe de büyük önem verdiğini vurguladı.
Okuldan 1937 yılında mezun olduğunu ve meslek hayatına ülkenin çeşitli illerinde devam ettiğini ifade eden Saadet Berna, “Dünyaya bir daha gelsem yine öğretmenlik mesleğini seçerdim” dedi.
Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden Saadet Berna, öğretmenlere ara tatillerde kendilerini daha iyi yetiştirebilmeleri için kurs verilerek, sertifika alanlara da maaşlarına zam yapılması gerektiğini belirtti.

Öğretmenlerin mesai saati kavramının olmaması gerektiğini vurgulayan Berna, “Öğretmenlerin mesai saatiyle kendini bağlaması doğru değil. Çalıştığım okullarda bu maaşa bu kadar çalışırım diyenler oldu. Dedim ki o zaman git. Parayla yapılacak iş değildir öğretmenlik. Para kazanmak aylık almak istiyorsa başka işler yapsın. Para işi değil bu gönül işi” dedi.

“Öğretmenlik hiç bir mesleğe benzemiyor”

Meslektaşlarını hiç bir zaman unutmadığını anlatan Berna, okullardan gelen teklifler üzerine deneyimlerini öğretmenlerle paylaştığını, ailelerle konuştuğunu ve öğrencilerle bir araya geldiğini anlattı.

Öğretmenlik mesleğinin hiç bir mesleğe benzemediğini dile getiren Berna, “Öğretmenin pedagojik formasyonu olacak yani mesleği uygulama bilgileri olacak, dalında uzman olacak, bir de genel kültürü olacak, çocuklara gelin araştıralım bunu diyecek” ifadesini kullandı.
Özel bir okulda müdürlük yaparken birinci sınıf öğrencilerini uyum eğitimi için bir hafta önceden eğitime başlattığını anlatan Berna, bugün de bu uygulamanın olmasının kendisini mutlu ettiğini dile getirdi.

Berna, “Öğretmen yaşamıyla model olmalı. Araştırıcı, inceleyici olmalı, geleceğe dönük olmalı, sabırlı olmalı ve sade bir yaşam içinde olmalı” dedi.

Emekli öğretmenlerin bütün Türkiye’yi dolaştıkları için pek çok konuda bilgisinin olabileceğine, tecrübelerinden faydalanılabileceğine dikkati çeken Berna, aileler çocuğuyla, yaşamıyla ilgili konularda emekli öğretmenlere danışabileceğini sözlerine ekledi.

Cumhuriyet tarihinin ilk öğretmenlerinden, Merzifon ilçesinde yaşayan 100 yaşındaki Mukime Furatoğlu, emekliliğinin üzerinde 43 yıl geçmesine rağmen okula ve öğrencilere ayrı bir özlem duyuyor.
Furatoğlu’nun en büyük üzüntüsü ise izci kıyafeti olmadığı için Atatürk’ü hayattayken görememesi.
Rahatsızlığı nedeniyle Merzifon Kara Mustafa Paşa Devlet Hastanesindeki hasta yatağında açıklama yapan Furatoğlu, 1914 yılında Erzurum’da dünyaya geldiğini belirtti.

Henüz 6 aylıkken babasının 1. Dünya Savaşı’nda Erzurum’da şehit edildiğini anlatan Furatoğlu, ilkokul yıllarında öğretmen olmaya karar verdiğini söyledi.

Öğretmenlerinin sürekli öğretmen olmaları için tavsiyede bulunduğunu anlatan Furatoğlu, “Hocalarımız, ‘Yeni okullar açılmış. Atatürk sizlerin öğretmen olmanızı istiyor’ diye bize sürekli telkinlerde bulunuyorlardı. Amcamın kızı da Erzurum’da öğretmen okulunda okuyordu. O da sürekli öğretmen olmam için bana mektup yazıyordu. Ben de diplomayı alınca direkt Erzurum’a gittim ve öğretmen okuluna başladım. Daha sonra okula İzmir’de de devam ettim” diye konuştu.
Furatoğlu, öğretmenliğe 1935 yılında başladığını, 1971 yılına kadar Türkiye’nin birçok yerinde görev yaptıktan sonra emekli olduğunu aktardı.

“Dünyaya yeniden gelsem yine öğretmen olurum”
Furatoğlu, son 1 aya kadar dinç bir şekilde hayatına devam ettiğini ancak son günlerde, geçirdiği kaza nedeniyle eski dinçliğinin kalmadığını dile getirdi.

Mümkün olduğunca öğrencilerle beraber olmaya çalıştığını, öğretmenlerle tecrübelerini paylaştığını anlatan Furatoğlu, “Tekrar dünyaya gelsem yine öğretmen olurdum. İlkokul öğretmeni olur ve öğrencilerin içine vatan, millet ve bayrak sevgisini işlemeye çalışırdım. İlkokul çocukları çok temiz, samimi ve candan bağlanıyorlar. Ne yaparsanız yapın sizi seviyorlar. Anasından, babasından daha çok öğretmenini seviyor. Öğretmenlerimiz Atatürk’ü öğretsin, vatanı, bayrağı sevdirsin. Milliyetçi olsunlar” ifadelerini kullandı.

Öğrencilerinin kapıda onu beklemelerini unutamıyor
Yüz yaşına gelmesine rağmen okula ve öğrenciye özleminin hiç tükenmediğini anlatan Furatoğlu, “Onlar sabahleyin beni kapıda beklerdi. ‘Öğretmenim günaydın’ demeleri beni çok duygulandırırdı. Bir okula gittiğimde çocuklar bağırıyorlar, çağırıyorlar, gürültü yapıyorlardı. ‘Ay ben bunları özlemişim’ dedim. Genç öğretmenin biri de ‘Aman hocam biz bıktık’ dedi. ‘Bıkmayın, sonra ararsınız bu sesleri, doyamazsınız, çok özleyeceksiniz’ dedim” diye konuştu.

İzci kıyafeti olmadığı için Atatürk’ü göremedi
Furatoğlu, İzmir’de öğretmen okulunda okurken cumhuriyetin 10. yıl törenleri için her ilden izci öğrencilerin Ankara’ya Atatürk’ü görmeye gittiğini bildirdi.

Kendisinin tenis takımında olduğu için izci kıyafeti bulunmadığını anlatan Furatoğlu, “İzci kıyafetim yoktu. Hocam ‘Mukime ben seni Ankara’ya götüreyim’ dedi ama kıyafetim olmadığı için gidemedim. O zaman gitseydim Atatürk’ü canlı olarak görecektim. 1934 senesiydi. Ne bileyim hemen vefat edeceğini. Çok üzüldüm” dedi. Sözcü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder